Zonguldak’ta 9 Kasım 2023’te kaçak bir maden ocağında yaşamını yitiren Afgan işçi Vezir Mohammad Nourtani’nin ölümüne ilişkin davada çarpıcı gelişmeler ortaya çıktı. Mahkeme, iki sanığı "taksirle öldürme" suçundan 5 yıl 8 ay, dört kişiyi ise "delil karartma" suçundan 1 yıl 8 ay ile 4 yıl 6 ay arasında değişen hapis cezalarına çarptırdı. Ancak davanın müdahil avukatı Kerim Bahadır Şeker’in gündeme taşıdığı iddialar, sürecin çok daha karanlık boyutlara sahip olduğunu ortaya koydu.

"Bu Bir İş Kazası Değil, Planlı Bir Cinayet"

Avukat Şeker, olayın sıradan bir iş kazası olarak yansıtılamayacağını vurgulayarak, otopsi raporlarındaki çelişkilere dikkat çekti. Şeker’e göre, bilimsel raporlar Nourtani’nin vagon çarpması sonucu değil, çoklu travmalar sonucu yaşamını yitirdiğini gösteriyor. Elmacık kemiği, köprücük kemiği ve bacaklardaki kırıkların, bir kazadan çok şiddetli bir darp ya da kavga izlenimi verdiğini ifade etti.

Kayıp Böbrek ve Yakılarak Öldürülme Şüphesi

Şeker’in en dikkat çekici açıklamalarından biri de Nourtani’nin sol böbreğinin kayıp olmasıydı. Adli Tıp raporuna göre sol böbrek vücutta bulunamadı. Böbreğin bulunduğu bölgenin özellikle yakıldığına işaret eden Şeker, organ ticareti ihtimalinin göz ardı edildiğini belirterek, MR kayıtlarında böbreğin sağlıklı olduğunun tespit edildiğini söyledi.

Tanığa Sus Payı: "20 Bin Dolar Teklif Ettiler"

Dava dosyasındaki ifadelere göre, maden sahibi tarafından Nourtani’nin eşine olayın üstünü örtmesi karşılığında 20 bin dolar teklif edildi. Avukat Şeker, bu teklifin reddedilmesinin ardından Nourtani’nin işe çağrıldığını ve ertesi gün kayıp ilan edildiğini belirterek, olayın planlı olduğunu savundu.

Can Çekişirken Bagajda Gezdirildi

Olay günü Nourtani’nin yaklaşık üç buçuk saat boyunca bir aracın bagajında taşındığı ve hayatta olduğu halde hiçbir yardım çağrısında bulunulmadığı da avukatın dikkat çektiği konular arasında yer aldı. Tanık ifadelerinde işçinin hâlâ nefes aldığına dair bilgiler olduğunu belirten Şeker, bu durumun ihmali değil, kastı işaret ettiğini öne sürdü.

Kaçak Ocağın Açılışına Göz Yumuldu

Şeker, olayın gerçekleştiği maden ocağının daha önce altı kez mühürlendiğini, buna rağmen yedinci kez nasıl faaliyete geçtiğinin araştırılmadığını belirtti. Türk Taşkömürü Kurumu’na yazılan yazılar ve yapılmayan keşiflerin, olayın üzerinin örtülmeye çalışıldığını gösterdiğini ifade etti.

Tanıklar İran’da, Mahkeme Dinlemedi

Olayın kilit tanıklarının İran’da yaşadığı ve uluslararası adli yardımlaşma anlaşmaları çerçevesinde dinlenmelerinin mümkün olmasına rağmen mahkemenin bu talebi reddettiği de Şeker’in eleştirileri arasında yer aldı.

"Karar Önceden Yazılmış Gibi"

77 sayfalık gerekçeli kararın sadece iki gün içerisinde yazıldığını söyleyen Şeker, duruşmada yaptığı 45 dakikalık savunmanın tutanaklara yalnızca altı satırla geçtiğini belirtti. Bu durumun savunma hakkının kısıtlandığını ve kararın önceden hazırlanmış olabileceğini düşündürdüğünü dile getirdi.

Ayrımcılık ve İnsanlık Dışı Yaklaşım İddiası

Şeker, dava sürecinde ayrımcılıkla karşı karşıya kaldıklarını ve müvekkilinin yalnızca “Afgan” olarak anıldığını ifade etti. Ambulans çağrılması gerekirken, cesedin kazma kürekle gömülmesinin planlandığını söyleyerek sürecin insanlık dışı yönüne dikkat çekti.

HSK’ya Suç Duyurusu: "Adalet Ayaklar Altında"

Tüm bu nedenlerle Hâkimler ve Savcılar Kurulu’na suç duyurusunda bulunduklarını açıklayan Avukat Şeker, davanın gerçek failleri korumak ve suçluları aklamak üzere kurgulandığını, Zonguldak’taki ölümlerin bu sistem sürdükçe devam edeceğini söyledi.

Bu olay, kaçak maden ocaklarındaki denetimsizlik, göçmen işçilere yönelik insan hakları ihlalleri ve adalet sistemine dair ciddi soru işaretlerini bir kez daha gündeme taşıdı.