Zonguldak

Aile Danışmanı Zeynep Tetik'ten önemli açıklamalar: Evlilikler neden bitiyor?

Zonguldak’ta aile ve çift terapisi alanında hizmet veren Aile Danışmanı Zeynep Tetik, Türkiye'de artan boşanma oranlarına dair dikkat çeken açıklamalarda bulundu.

Zonguldak’ta aile ve çift terapisi alanında hizmet veren Aile Danışmanı Zeynep Tetik, Türkiye'de artan boşanma oranlarına dair dikkat çeken açıklamalarda bulundu.

Türkiye İstatistik Kurumu verilerine ve sahadaki gözlemlerine dayanan Aile Danışmanı Zeynep Tetik, boşanmaların büyük bölümünün evliliğin ilk beş yılı içinde gerçekleştiğine işaret etti. Boşanmaların yalnızca hukuki değil, psikolojik ve toplumsal boyutlarıyla da ele alınması gerektiğini vurgulayan Tetik, günümüzde evliliklerin çökmesine neden olan beş temel psikolojik faktörü kamuoyuyla paylaştı.

İşte Zeynep Tetik’in açıklamaları:

Son yıllarda Türkiye’de boşanma oranlarının arttığına dair haberler sık sık karşımıza çıkıyor. Türkiye İstatistik Kurumu’nun verileri, saha gözlemlerimiz boşanmaların neredeyse yarısının evliliğin ilk beş yılı içinde gerçekleştiğini gösteriyor. Türkiye’de boşanmalar son yirmi yılda belirgin bir artış göstermekte. Peki ama neden? Neden bir ömür boyu birlikte olma hayaliyle yola çıkan çiftler, birkaç yıl içinde yollarını ayırıyor? Cevap sadece mahkeme salonlarında değil; psikolojide, duygularda ve toplumsal dönüşümlerde yatıyor. İşte, günümüzde boşanma oranlarını yükselten 5 temel psikolojik neden:

1. İletişim Kopukluğu ve Duygusal Yoksunluk

İletişim eksikliği artık sıradan bir cevap gibi görünüyor olabilir. Ancak burada söz konusu olan eksiklikten çok, “yanlış iletişim”dir. Birçok çift, sorunları çözmek için değil, karşısındakini suçlamak için konuşuyor. Eleştirinin dili, zamanla aşağılama halini alıyor. Erkekler savunmaya çekilirken, kadınlar taleplerinin duyulmadığını hissediyor. İğneleyici cümleler, küçümseyici bakışlar, duyarsız tepkiler ve “sen zaten hep böylesin” gibi genellemeler ilişkinin zeminini yavaş yavaş çürütüyor .

Unutmayalım, sağlıklı bir evlilikte sorun değil, soruna verilen tepkiler belirleyicidir. Evliliklerde konuşma miktarı değil, “kalitesi” önemlidir.

Tartışmalarda savunmaya geçmeden önce durun ve “Onu gerçekten anlamaya çalıştım mı?” sorusunu kendinize sorun. Her gün 10 dakikalık “şikâyetsiz sohbet” zamanları planlayarak iletişimi onarmayı deneyebilirsiniz.

2. Bireyselleşme Rüzgârı:

Toplumsal yapı hızla dönüşüyor. Kadınlar ve erkekler artık sadece iyi bir eş değil, “kendisi” olmak istiyor. Kişisel gelişim, kariyer hedefleri, özgürlük alanı… Hepsi evlilik kurumuyla yan yana yürümek zorunda. Fakat bu noktada dengeyi kurmak herkes için kolay değil. Evlilikte “biz” olmak, “ben”i yok saymak demek değildir. Ama sadece “ben”in öne çıktığı ilişkilerde “biz”in nefes alması neredeyse imkânsızdır. Sağlıklı evlilikler, bireylerin birbirine alan tanıdığı ama aynı zamanda ortak bir yaşam amacı inşa ettiği ilişkilerden doğar.

Bireyselleşme ve kişisel alan ihtiyacı burada karıştırılmamalı. Kişisel alan, her bireyin evlilik içinde dahi kendi iç dünyasına, ilgi alanlarına, dinlenmeye, yalnızlığa ya da sosyal çevresine zaman ayırma hakkıdır ve sağlıklı bir evlilikte bu hak karşılıklı olarak tanınır.Oysa bireyselleşme, daha çok “bağımsız bir yaşam kurma, ilişkiyi geri plana atarak benmerkezci kararlar alma” eğilimidir. Bu sınır doğru çizilmediğinde, çiftlerden biri “ben de bir bireyim” söylemiyle evliliği göz ardı edebilir ya da “ilişki beni kısıtlıyor” düşüncesine kapılabilir. Bu da, ilişkiyi paylaşımdan çok çatışmaya dönüştürür.

3. Romantik İllüzyonlar ve Gerçek Hayat

Modern kültür, bize aşkın sonsuz olacağını, “ruh eşimizi” bulunca tüm sorunların çözüleceğini öğretti. Ancak gerçek hayat, romantik filmlerden farklıdır. Evlilik, sadece sevgiyle değil; emek, sabır ve gerçekçilikle yürür.

Pek çok çift, evlilikten sonra eşinin değişmesini bekliyor. Yapılan araştırmalarda kadınların %86’sı, erkeklerin ise %78’inin eşlerinde beğenmediği yönlerin zamanla düzeleceğine inandığını belirtmiş . Ancak evlilik, değişim için bir alan değil, kabul için bir sahnedir. Hayal kırıklıkları biriktiğinde, sevgi yerini kırgınlığa, sonra ilgisizliğe bırakıyor.

Romantik illüzyonlarla başlayan ilişkiler, gerçek hayatın içinde tutunamazsa kısa sürede yıpranıyor. Çünkü hayal kırıklıkları, sevginin değil, beklentilerin ürünüdür.

Eşinizin “değişmesini” beklemek yerine, onu olduğu haliyle kabullenmeyi öğrenin. Her ay bir “gerçeklik kontrolü” yapın: “Ben bu ilişkiye ne verdim? Ne bekliyorum? Bu beklenti gerçekçi mi?”

4. Travmatik Geçmişler: Çocuklukta Başlayan Kopuşlar

Her birey, evliliğine çocukluğundan parçalar taşır. Sevgi eksikliği yaşamış bir birey, eşinden aşırı ilgi bekleyebilir. Aile içi şiddet tanığı olmuş bir eş, çatışmadan kaçabilir ya da saldırganlaşabilir. Yani boşanmaların arkasında, yalnızca “şu anda” yaşananlar değil, geçmişte iyileşmemiş yaralar da vardır.

İşte bu noktada, psikolojik sağlamlık büyük rol oynar. Olgunlaşmamış duygularla girilen evlilikler, ilk krizde çözülebilir. Evlilik, iki bireyin değil, iki geçmişin de birlikteliğidir. Bu nedenle ruhsal olgunluk, sağlıklı evliliğin temelidir.

Aksi halde, çocuklukta kurulamayan güven ilişkisi, evlilikte de sürdürülemez.

5. Aile İçi Şiddet ve Psikolojik Baskı

Boşanmaların önemli nedenlerinden biri, fiziksel ve psikolojik şiddettir. Aile içi şiddet; sadece dayak değildir. Sürekli eleştirilmek, değersiz hissettirilmek, kontrol edilmek de şiddetin bir türüdür. Ne yazık ki birçok evlilikte bu davranış biçimleri yıllarca sürebiliyor. Kadınlar özellikle bu konuda daha çok mağduriyet yaşamaktadır.

Boşanma; sadece eşlerin birbirinden ayrılması değil, bir aile sisteminin çözülmesidir. Evlilikte sorun yaşamak kaçınılmazdır. Ancak asıl belirleyici olan, sorunlarla başa çıkma becerisidir. Maalesef birçok çift, profesyonel yardım almaya hâlâ dirençlidir. Oysa çatışmalar yönetilebilir. Yeter ki çiftler, aynı döngüyü tekrarlamak yerine, birlikte yeni yollar aramayı seçsin. Çatışma çözümünde uzman desteği almak, boşanmanın önlenmesinde hayati rol oynar. Yardım istemek zayıflık değil, sorumluluk göstergesidir. Unutmayalım: Her evlilik kurtarılamaz, ama birçok evlilik doğru zamanda alınan destekle yeniden inşa edilebilir.

Yarınları kurmak için önce bugünü onarmalıyız.

Aile, hâlâ en kıymetli limanımız.