Zonguldak

Aile Danışmanı Zeynep Tetik’ten evlilik ve ebeveynlik üzerine önemli uyarılar

Aile ve çift terapisi alanında yaptığı çalışmalarla tanınan Aile Danışmanı Zeynep Tetik, çocuk sahibi olduktan sonra evlilik ilişkilerinde yaşanan değişimlerin çoğu zaman fark edilmeden büyüdüğünü söyledi.

Bir bebek dünyaya geldiğinde sadece yeni bir birey doğmuyor; aynı zamanda bir anne ve bir baba da doğuyor. Ancak Aile Danışmanı Zeynep Tetik’e göre bu yeni kimliklerin oluşumu, evlilikteki bazı eski kimliklerin gölgede kalmasına neden olabiliyor. “Kadın” ve “erkek”, “eş” ve “partner” olmak; bir anda “anne” ve “baba” olmanın ardında kaybolabiliyor.

Aile ve çift terapisi alanında yaptığı çalışmalarla tanınan Aile Danışmanı Zeynep Tetik, çocuk sahibi olduktan sonra evlilik ilişkilerinde yaşanan değişimlerin çoğu zaman fark edilmeden büyüdüğünü söyledi.

Zeynep Tetik’in açıklaması şu şekilde;

Bir çocuk dünyaya geldiğinde sadece bir birey doğmaz; aynı zamanda bir “anne” ve bir “baba” da doğar. Ama çoğu zaman bu yeni kimliklerin doğuşu, eski kimliklerin sessizce geri çekilmesine neden olur. “Kadın” ve “erkek”, “eş” ve “partner” olmak; bir anda “anne” ve “baba” olmanın gölgesinde kalabilir.

Peki ebeveynlik, bir evliliği nasıl etkiler? Çocuk doğduktan sonra eşler neden birbirine yabancılaşabilir? En önemlisi, bu geçiş süreci nasıl sağlıklı atlatılır?

Ebeveyn Olduktan Sonra Çift Olmayı Unutmak

Danışmanlık süreçlerinde sıkça duyduğumuz cümlelerden biri şu: “Artık sadece çocuğumuzun annesi-babası gibiyiz, eş değiliz.”

Bunun sebebi ne zamansızlık ne de yorgunluk. Asıl neden, yeni rollerin ilişkideki diğer rolleri bastırması. Oysa bir çocuk, sevgisiyle evi büyütür ama sevgiyle büyüyen bir ilişki içinde gelişirse ruhu da huzurlu olur.

Çiftlerin büyük bir kısmı çocuk doğduktan sonra evlilik doyumunda ciddi bir düşüş yaşıyor. Gottman’ın çalışmalarına göre, çiftlerin yaklaşık %67’si ebeveynliğin ilk üç yılında ilişkilerinde uzaklaşma, iletişim kopukluğu ve çatışmalar bildiriyor. Bu kopuşun temelinde “birlikte olamama” değil, “birlikte hissetmeme” yatıyor. Birlikte aynı evde yaşanıyor, aynı yatağa giriliyor ama aynı duyguyu paylaşmakta zorlanılıyor. Çünkü çift olmak, sadece bir statü değil; sürekli canlı tutulması gereken bir bağdır.

Cinsel Hayatın Kopuşu

Doğum sonrası dönem hem fizyolojik hem psikolojik olarak oldukça hassas bir süreçtir. Özellikle kadınlar için beden algısı, yorgunluk, hormonal değişimler ve duygusal hassasiyetler cinselliği doğrudan etkiler. Erkekler içinse bu dönemde duygusal olarak geri plana itilmiş hissetmek, kendini dışlanmış görmek gibi duygular gelişebilir. Bu karşılıklı kırılmalar konuşulmadığında, çiftler cinsellikten uzaklaşır. Ancak uzaklaşan sadece bedenler değildir; göz teması, dokunma, sarılma gibi küçük ama güçlü temaslar da kaybolur. İletişim ise genellikle çocukla ilgili görevlerin konuşulduğu teknik bir zemine çekilir. Bu da eşler arasında zamanla “biz duygusunun” zayıflamasına yol açar. Çiftler artık birbirinin ne hissettiğini konuşmak yerine, “bez bitti mi, mama ne zaman verilecek” konusunu konuşur hale geliyor.

Çocuğun Huzuru, Anne-Babanın İlişkisiyle Başlar

Belki de en önemli yer burası. Çünkü bir çocuğun güvenli bağ kurması, mutlu ve dengeli büyümesi için ihtiyaç duyduğu şey sadece sevgi değil; sevgi içinde büyüdüğü bir ortamdır. O ortamın temeli de anne-baba ilişkisidir. Çocuklar her şeyi görmeseler de hissederler. Arada çatışma olduğunda, sessizlik çöktüğünde ya da göz göze gelinmediğinde… Çocuklar, anne-babanın ruh halini sünger gibi emer. Bu yüzden ilişkiyi korumak, sadece eş olmak için değil; iyi ebeveyn olabilmek için de bir zorunluluktur.

Ne yapabilirsiniz?

Anne-baba olmak hayatımızdaki en büyük rollerden biri ama bu yeni kimlik, eş olma halimizi gölgelemeye başladığında ilişkimizde kopmalar da başlar. O yüzden önce şunu hatırlamak gerek: Biz sadece bir anne ya da baba değiliz, aynı zamanda hâlâ bir çiftiz. Birbirinizle konuşmak, gülmek, sadece kendinize ait bir zaman yaratmak; küçük gibi görünür ama ilişkinin nefes almasını sağlar. Mutlaka kendinize çocuk dışında da vakitler yaratmaya özen gösterin. Romantik zamanlarınızda neler yaptığınızı listeleyebilirsiniz ve bunları yeniden canlandırabilirsiniz.

Çocuk bakımı kadar önemli bir şey daha varsa, o da duygusal ihtiyaçlarımızı konuşabilmektir. “Sana ihtiyacım var.” demek, ne zayıflıktır ne de bencillik. Hassas bir süreç olduğundan, duygu ifadelerinizde pasif kalmak yerine doğrudan iletişim kurun. Bir diğer önemli konu da ev içindeki iş bölümü. Ebeveynlik yükü adil dağılmadığında yorgunluk kadar kırgınlık da artar. Kimse suçlanmadan, birbirinizi anlayarak destek olmanız bu süreci çok daha sağlıklı hale getirir. Çocuklar, sevgiyle büyür. Ama bu sevgi önce anne-baba arasında akmalı ki, çocuk da o sevgiden payını alabilsin.

Ebeveyn olduktan sonra çift olmak zorlaşabilir ama imkânsız değildir. Eğer siz de ebeveynlik sürecinde eşinizle aranızdaki bağı zayıflamış hissediyorsanız; bilin ki bu sadece sizin başınıza gelmiyor. Yalnız değilsiniz. Ama ilişkinizi yeniden onarmak, bir tercihle başlar. Dinlemeyi, anlamayı ve birlikte olmayı hatırlamakla…

Ve eğer her şeye rağmen yolunuzu kaybetmiş gibi hissediyorsanız, destek almaktan çekinmeyin.